![]() |
||
-Atatürk 10 Kasım 1930 günü öldü. Dolmabahçe Sarayı salonunda hazırlanan yerdeki katafalka cenazesi kondu. Günler geçmesine rağmen cenaze namazı kılınmıyordu. -Dolmabahçe Saray arşivinde bulunan bir belgeye göre, Atatürk'ün cenazesinin bulunduğu yerdeki heykeli yerinden söküldü, parçalandı ve hurdaya atıldı. -Atatürk'ün öldüğü anda heykeli kim veya kimler parçalamıştı! Atatürk’ün hastalığının her geçen gür artığını görenler telaş ve panik içine girdiler. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Genelkurmay başkanı Fevzi çakmak, Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Koruma işlerinden sorumlu Fahrettin Altay Paşa, Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak ve diğerleri onun yakınında olan kişiler mukadder bir son “ölüm” halinde neler yapılacağını düşünmeye başladılar. Ankara’da Hükümetin başında Celal Bayar vardı. Sık sık İstanbul’a geliyor, hasta yatağında Atatürk ile görüşüyordu. Ağustos ayı içinde Atatürk’e verilen ilaçlar da giderek şişen ve su toplayan karındaki sancıları önlemeye yeterli gelmedi. Ahval bu minval üzere sürüp giderken… Milli mücadeleden Türkiye devleti ve cumhuriyetin kuruluşuna devrimlere doğru uzanan zaman çizgisinde tarihi yol arkadaşı İsmet İnönü, bir türlü Atatürk’ü ziyarete gelmiyordu, veya gelemiyordu. Dünyanın duyup bildiği ajansların haber bültenlerinde sürekli yer alan Atatürk’ün hastalığı konusunda hemen herkes yakın ilgi ve duyarlılık içinde iken yıllardır Başbakanlık yapan İsmet İnönü neden ortalarda yoktu!... İsmet İnönü, yakın dava arkadaşı Atatürk’ü son kez ziyaret etmek için Ankara tren istasyonuna kadar geldiği… ve o sırada yılların Sağlık Bakanlığı yapmış Refik Saydam’ın aniden İnönü’nün önüne atılarak “Paşam sizi öldürecekler. Beni çiğneyerek ancak gidebilirsiniz” dediği gizliden gizliye kulaktan kulağa fısıldandı…İsmet İnönü’nün İstanbul’a gitmesi halinde Recep Zühtü tarafından bir tertip sonucu öldürüleceği havadisleri yayıldı. Recep Zühtü, yıllar önce gayrımüslim metresi ile yaşarken, bir delikanlı ile ilişkiye girmesi üzerine tabancası ile sevgilisini öldürmesi ile tanınıyordu. Ve Atatürk, kendi mukadder sonu olan ölümün yakında gerçekleşebileceğinin farkına varmış olacak ki geride kalan servetini mal varlığını kimlere hangi şartlarda bırakacağının esaslarını belirleyen “Vasiyetnamesini” hazırladı. 5 Eylül 1938 tarihinde noter onayıyla resmi belge haline getirdi. Üzerine kayıtlı bulunan taşınmaz mallar olan çiftlik ve binaları yeniden devlete bırakıyordu. Örneğin Silifke ve Atatürk orman çiftliğinde bulunan inekleri, beyaz ligorin tavukları bile saydırmış onları devlete geri iade etmişti, insanı duygulandıran asil bir davranıştı bu olay… Vasiyetnamenin 5. maddesi olarak da “İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç oldukları yardım yapılacaktır” görüşleri yazılı olarak yer aldı. Ülkede İsmet İnönü’nün çocuklarının eğitim harcamalarını karşılayacak İnönü ailesinin serveti yok muydu? Bu soruya cevap aranırken kulaktan kulağa bir havadis yine yayıldı. Atatürk’ün hasta yatağında önüne konulan tek nüsha baskısı yapılmış bir gazetenin başlığında “İsmet İnönü öldü” yazıyordu. Atatürk, arkadaşının öldüğü veya öldürüldüğü havadislerinden sonra onun geride kalan çocuklarına sahiplenmek için vasiyetnamesinde yazılı olduğu haliyle vefa örneği göstermişti… “Emri hak vaki olduğunda” sözlerinin bir başka ifadesi olan Atatürk’ün 10 kasım 1938 tarihinde ölüm olayı gerçekleştiğinde ilk yapılacak devlet işinin yeni bir cumhurbaşkanı seçmek olduğu görüşü gündeme geldi. Perde arkasında bir tertip ile kendisini cumhurbaşkanı seçtirmek isteyen İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile yılların Sağlık Bakanı Refik Saydam’ın mücadelesi vardı. Fevzi Çakmak, reyini İsmet İnönü’den yana kullandı. Ve ertesi günü “yıldırım hızıyla” 11 Kasım 1938 günü saat 11.00’de 348 kişinin oylamaya katılması ve sadece bir oy eksiği ile İnönü Cumhurbaşkanı seçildi. Atatürk’ün ölümü olan 10 kasım ile aradan geçen 24 saat içinde perde arkasında tabancalar gösterilmiş, tanklar topların harekete geçebileceği ima edilmiş ve seçim ani bir darbe ile gerçekleştirilmişti. Atatürk’ün cenazesinin kalkması bile beklenmeden… Dolmabahçe Saray Arşivindeki belgeler yıllar sonra açıldı. Ve gazeteci Murat Bardakçı tarihi önemi büyük olan bir defteri ortaya çıkardı. Ve yayınladı (Murat Bardakçı, Sabah Gazetesi,28 ocak 2007).
Tarihin gizemli sayfalarında kalamıyacak kadar ayan beyan olan bu bilgilerin ışığında Atatürk’ün cesedinin başında başlayan darbe girişimi sonucu hınç ve intikam onun heykelinden alınmıştı. Cenaze orta yerde kaldırılmayı bekliyordu. Heykele darbe yapılmasını belgeleyen faturanın üzerinde iki pul vardı ve her iki pulun da üzerindeki değeri (5 kuruş +2 kuruş) 7 kuruş idi. Özetle Atatürk’e yapılan darbenin fatura bedeline onay 7 kuruşa mal olmuştu. Darbenin sonuçları dalga dalga ülkenin her yanına yansıdı. Refik Saydam Başbakan olarak yeni hükümeti kurdu. Yılların İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ise yönetimden atıldı. Bu arada görgü tanıklarının yıllar sonra açıklamalarına göre Matbuat Umum Müdürü Burhan Belge’nin beraber yaşadığı Macar asıllı Ja Ja Gabor’a Refik Saydam tarafından “uzaklaştırılması gereken pislik” tanımlaması yapıldı. Refik Saydam’ın bilinmesi gereken bir başka özelliği de onun ünlü bir mason olması idi. Ve artık Atatürk tarafından çalışmaları yasaklanan-durdurulan masonlar birbirine el uzatabilir, yönetimin köşe başlarında istedikleri gibi icraat yapabilirlerdi. Belki de İsmet Paşa’nın görüntüsünün yer aldığı paraların basılması Atatürk heykellerinin kaldırılması operasyonun arkasında da yine onlar gizemli halleriyle “Masonlar” vardı, böyle düşündü ve yazdı X not defterinin sayfaları arasına… |
|
|
![]() |